Gelmek isteyen kaza

Serin, hatta soğuk sayılabilecek bir Mart sabahı Béatrice ile birlikte Paris’teyiz. Gökyüzünde gittikçe fazlalaşan koyu gri bulutlar ve rüzgâr yağmurun yaklaşmakta olduğunu haber veriyor. Béa’nın Mini Cooper’ının içi sıcak, radyodan hafif bir müzik geliyor ve koyu bir sohbete dalmışız...

Benim pazarlamam sıfır olduğu için yeni müşteri bulma konusunda bana Béatrice yardımcı oluyor. Onunla 2007 yılında şirket kurma ile ilgili bir eğitim sırasında tanıştık. Béa’nın uzun vadeli bir projesi vardı ve gerçekleşinceye kadar bana pazarlama konusunda yardım edebileceğini söyledi. İnsan olarak da çok hoşlandığım bir kişiden böyle bir teklif gelmesi beni çok sevindirmişti. Fakat hemen sonra Béatrice göğüs kanserine yakalandı... Bu zor dönem bizi çok yakınlaştırdı. Elimden geldiğince ona destek olmaya çalıştım. Béa kendisini iyi hissettikçe bana yardımcı olmaya devam etti. Bu onun biraz olsun hastalıktan uzaklaşıp, çalışma hayatından kopmamasını da sağladı.

2009 yılına geldiğimizde Béa artık iyileşmişti. Hormon tedavisine devam etmesi gerekiyordu ama risk kalmamıştı. Artık göğsünü yaptırmak için iyi bir estetik cerrah  aramaya başlamıştı.

İşte o soğuk mart sabahında arabada yeni projelerimizden konuşarak ilerliyorduk. Öğleden sonra La Byzantine ürünlerini sunmak için bir butikte randevumuz vardı. Ondan önce de civarda benim potansiyel müşteri olabileceğini düşündüğüm butikleri keşfe çıkmıştık.
Bir sokaktan sola dönerken bize yol vermesi gereken bir jip durmadı. Béa son anda frene basmasa göz göre göre bize çarpacaktı! Arabayı yaşlıca bir kadın kullanıyordu ve hiç istifini bozmadan devam etti. Hayretler içerisinde birbirimize baktık. İnanılır gibi değildi! 20 ile sakin sakin ilerlerken, kadın yüzünden kaza yapacaktık! Döndüğümüz sokakta yol tıkandı. Baktık yol açılmıyor ve herkes geri geri gitmeye başlamış, biz de geri vitese takıp bir çıkış yolu arıyorduk ki... Güm! Yan sokaktan geri manevra yapan başka bir araba bize çarptı. Kafamızı çevirdiğimizde ne görelim? Biraz önceki jipli kadın değil mi! Béatrice’in suratı bembeyaz oldu. Kadını boğazlayacak diye korktum. Arabadan inmeden sakinleşmesi için yalvardım. Kendini kontrol etmeyi başardı. Jipte hiçbir şey yoktu ama Mini Cooper’ın sol arka tarafında hasar vardı. Kadının acelesi varmış. Arabalarının plakalarını ve cep telefonlarını alıp sigorta işlemleri için daha sonra görüşmeye karar verdiler.

Bütün moralimiz bozulmuştu. O gün beraber yemek yiyecektik zaten, fakat sonrasında randevumuz olduğu için şarap içmeyi düşünmüyorduk. Şimdiyse bize bir bardak kırmızı şaraptan daha iyi gelebilecek bir şey olamazdı. Kendimize küçük bir İtalyan lokantası bulduk. Ev yapımı pastalarımızı yiyip şarabımızı yudumlarken sakinleşmiştik bile.

Birkaç gün sonra Béatrice “Ayşe anlatacaklarıma inanmayacaksın!” diyerek beni aradı. Arabasına çarpan kadın ile buluşmuşlar ve beklediğinden çok farklı çıkmış. Bize neden o gün daha yaşlı görünmüş bilinmez fakat altmışlı yaşlarda hâlâ çalışan bir kadınmış Françoise Dollant.
Peki ne iş yapıyormuş? İşte orası çok ilginç. Eski bir cerrah asistanıymış. Şimdiyse tıbbi koçluk gibi bir şey yapıyormuş. Hangi konuda uzman olduğu ise daha da ilginç: Kanser! Özellikle göğüs kanseri geçirmiş kadınlara psikolojik destek vermek ve onları en iyi estetik cerrahlara yönlendirmek, öncesinde ve sonrasında bilgilendirmek...
Paris’te bu konuda tanımadığı yokmuş. Béatrice’e ısrarla bir estetik cerrahı tavsiye etmiş, o da randevu almış.

Bundan sonra olaylar çok çabuk gelişti. Béatrice onun tavsiye ettiği doktora güvendi ve ameliyat oldu. Ameliyatı çok iyi geçti. Ameliyattan sonra odasını ilk ziyaret eden kişilerden bir tanesi de Françoise Dollant’dı!

2011 yılına geldik. Béatrice ile Françoise hâlâ görüşüyor. Üstelik Françoise Béatrice’e yeni projesinde de yardım edecek...

O gün Françoise’ın neredeyse ısrarla gelip bize çarpması bir tesadüf müydü? Yoksa bu rastlantı sonucu Béatrice’in onunla tanışması kader dediğimiz şey miydi? Yoksa tevafuk mu demek lâzım?
Adını siz koyun.
Benim bildiğim, yazdığımız senaryoyu oynamaya çalışırken, yönetmenin sürekli oyunda değişiklik yapması... Birçok şeyin isteğimiz dışında gelişmesi...
Çoğu zaman yaptığımız planlarla bizim için yapılmış olanların birbirine uymaması.

Hayat biz plan yaparken geçen zamanmış. Ne kadar doğru!


La Clusaz, 13/02/2011





Popular posts from this blog

Ildır'ın suçu ne?

Susarak anlaşmak…

Uslanma hiç hep deli kal!