Gülme krizi!
Gülme krizleri uzmanlık alanımdı genç kızken. Neden başladığının hiç önemi yoktu. Genelde küçücük, anlamsız bir şeyden başlar, kısa sürede kontrol altına alınamayan bir yangına dönüşürdü. Acayip sesler çıkartarak, o çıkan sesleri duyup daha da fazla gülerek, gözlerimden yaşlar gelip karnım ağrıyarak, nefessiz kalana kadar güldüğüm günler en çok lise dönemine rastlar. İki günde bir sınıftan dışarı atılırdım. Öğretmen “koridorda bekle, sakinleşince gel” derdi. Sakinleştiğime inanınca kapıyı vururdum. Sessiz ve yüzlerinde hafif bir gülümsemeyle bana bakan sınıf arkadaşlarımı görünce yeniden gülmeye başlar, tekrar dışarı atılırdım. Sözlüye kalkınca gülmekten konuşamadığım için sıfır aldığım da çok olurdu. (Tembel bir öğrenci değildim. Ama derste dinlemek yerine şamata yapmayı tercih ettiğim için evde daha çok çalışmak zorunda kalırdım.) Bir de insanın beraber güldüğü arkadaşları vardır, göz göze gelmen yeter. Hiçbir şey olması gerekmez. En samimi olduğum çocukluk arkadaşım Şebnem’le Fen