Posts

Showing posts from October, 2010

Gözlüğüm...

Image
Kendime Milano’dan güzel bir güneş gözlüğü aldım mayıs ayında. Aslında hiç niyetim yokken David zorla “bu sana çok yakışır” diye denetip aldırttı. Gerçekten de cuk diye oturdu. Hem yüzümün şekline uydu, hem rahat, hem de modaya uygun... Bir gözlükten başka ne istenir? Yeni gözlüğümü bütün yaz keyifle kullandım. Eylülde İstanbul’a gittim. Pastırma yazı idi ve gözlüğümü aynı keyifle kullanmaya devam ediyordum. Bir sabah gözlerimi kamaştıran güneşten korunmak için çantamda gözlüğümü aradım ama gözlük yok. İki gündür gittiğim bütün yerleri aradım. Yok. Hiçbir yerde unutmamışım. Çok üzüldüm kaybettiğime... Daha bir çizik bile yoktu... Çok seviyordum gözlüğümü... Paris’e döndüm. Aynı gözlüğü bütün mağazalarda aradım ama bulabilmek mümkün değil. Hatta o arada bir iki seyahatim oldu ve havaalanlarındaki “duty free”lerde de baktım. Ama aynı gözlük yok. Ve başka hiçbir gözlüğü de beğenemedim... Kasım ayında tekrar İstanbul’a geldim. Bir sabah taksiye bindim, numune yaptırdığım fabrikaya gidiy

45'lik

Image
Lisede çok ilginç bir psikoloji hocamız vardı. Aklında hiçbir şeyi tutamayan ben bile kadının tipini ve anlattıklarının çoğunu hatırlıyorum. Dış görünüşünü unutmam mümkün değil zaten, karanlıkta görsen korkabileceğin kadar çirkin ve aynı zamanda da korkunç bakışları olan bir kadındı... Genellikle bir hikâye anlatırken tavana bakardı. Bana o zamanlar “çok yaşlı” gibi gelirdi ama en fazla 45 olmalıydı. En azından o günkü hikâyesinin kahramanı olan arkadaşı 45 yaşındaydı. Arkadaşının sokakta bir adamın ilgisinden ne kadar hoşlandığını ve bunu kendisine nasıl ballandıra ballandıra anlattığını bize komik bir şekilde tasvir etmiş ve bu yaştaki kişilerde başlayan yaşlanma korkusu ve yaş krizini açıklamıştı. Ben 80’li yıllardaki bu psikoloji dersini çoktan unutmuştum... Paris sokaklarında tek başıma gezindiğim o güne kadar. Kaldırımda normal normal yürüyordum. Güzel giyinmiş falan değilim, jean, t-shirt, spor ayakkabı. Yanımdan geçen motosikletli genç çocuk arkasını dönüp ba

Kırk yaşında olmak

Image
Kırk yaşımı doldurmama 10 gün kaldığından mıdır, yoksa bu sabah hayatımı değiştirmeye yardım edecek o kağıtları imzaladığımdan mıdır bilmem, bugün ağzım kulaklarımda! Mutluluk sonradan hatırlanan bir duyguymuş, yaşarken pek farkına varılmazmış… “Ah ne güzeldi, öyle yapardık, böyle yapardık, şuraya gitmiştik, buraya gitmiştik, nasıl sarhoş olmuştuk, nasıl gülmüştük, ne güzeldi…” Çocukluk, ilk gençlik anılarımız sonradan daha tatlı gelir, anlat anlat tadına doyulmaz... Sadece 1 senelik 40 yaş tecrübesi olan bir kişi olarak, fazla ahkâm kesmeye hakkım olmadığı halde, hislerimde olan değişikleri 30’lu yılların sonundan beri gözlemliyorum… O “sonradan hatırlanan mutluluk” var ya, işte bu yaşlarda kıymetini bilerek anında yaşanıyor, tadı çıkartılıyor. O yaşa kadar yeterince mutsuzluk yaşadığımızdan mıdır nedir, mutlu anların keyfini önceki senelere göre daha iyi çıkartıyoruz... Zaman daha da hızlı uçup gitmeye başlıyor. Günler, haftalar, aylar o kadar hızlı ilerliyor ki, ken