Anlayamadım gitti!
O kadar çok anlayamadığım şey var ki… Sayfalarca
yazabilirim herhalde. Şu yaz aylarında Çeşme’de tatildeyken gözüme batanlarla
başlayayım bari...
Aşırı naylon torba ve pet şişe kullanımını dehşet içinde
izlemeye devam ediyoruz... Pet ve cam şişeleri, teneke kutuları sokağa atanlarda
bir azalma yok...
Çöpe bile atmamak lazım, çünkü hepsi geri dönüştürülebiliyor.
Eskiden şişeleri ve gazeteleri biriktirir Çeşme’ye götürürdüm. Artık gerek
kalmadı. İki sene boyunca vır vır etmemin sonucunda artık Ildır’daki sitemize
de geri dönüşüm kutuları konuldu. Ama kaç kişi çöpünü ayrıştırıp götürüp oraya
atıyor? Bilmek istemiyorum…
Tek bildiğim ailece çöpçü olduk(!) Plajdan, sokaktan, denizden
toplayıp kutulara atıyoruz.
Denizler desen, içler acısı… Sekiz senedir aynı sitede
yüzüyorum, yüzerken de gözlükle denizin dibine bakıyorum. Her geçen sene su
daha bulanık, denizin dibi daha yosunlu, eskiden bulduğum deniz kabukları artık
yok... Eğer fırtınalı bir günden sonra yüzüyorsam denizin içi naylon torba dolu
oluyor.
Balık çiftlikleri gereğinden fazla balık üretirken
denizleri kirletmeye devam ediyor. Deniz balığı ise karaborsa oldu!
Genelde deniz diye üretim balığı kakaladıkları için,
üretimi yapılmayan balıkları tercih ediyoruz. Eskiden kendimizin tuttuğu balıkları
şimdi tonla para vererek satın alıyoruz.
Balık çiftliklerini olduğu gibi Butik Hotel’leri de
abarttık! Evini boyatıp iki odasına banyo ekleten “Butik Hotel” tabelası
asıyor.
Alaçatı’da 3 evden biri Butik Hotel. Meşhur piyasa caddesi
ise Beyoğlu’undan beter!
O caaanım küçük köyü de 10 senede mahvettiler. Biraz gelişmesi iyi oldu derken, ruhuna hançer sapladılar Alaçatı’nın!
O caaanım küçük köyü de 10 senede mahvettiler. Biraz gelişmesi iyi oldu derken, ruhuna hançer sapladılar Alaçatı’nın!
Yüksek topuklu ayakkabılarıyla parke taşlarda yürümeye
çalışan, köyde gece elbisesi ve aşırı makyajla dolaşan kadınlar... Onların
göbekli eşlik edenleri... Neon ışıklı dükkanlara izin verenler... Hepiniz el
ele verip içine ettiniz köyün. Tebrikler!
Kıyı şeridi bu kadar uzun bir ülkenin insanları neden
tıklım tıkış aynı yere gider ki zaten? Benim kafam basmıyor...
Ezelden beri anlayamadığım bir şey de takıp takıştırıp
makyaj yapıp denize inen kadınlar. Her yerlerinden bir şey fışkırıyor! Denize
giderken mayodan başka aksesuar kullanmayan biri olarak, denize bile “çok
süslü” giden hemcinslerimi anlayamıyorum.
Burası doğduğum ve 29 sene yaşadığım, hali hazırda da çok
sık gelip gittiğim benim ülkem. Ama bazı şeylere hâlâ alışamadım!
“Aşırı merak” mesela. Benim gibi çok meraklı birini bile
rahatsız edecek derecede, düşünün artık! Denizden çıkıp duşa gidene kadar bütün
hayatını öğrenmek istiyor insanlar! Sitenin plajında kitap okumaya imkan yok.
Ya sorguya çekiliyorsun, ya da başkalarının abuk sabuk dedikodu kıvamındaki konuşmalarını
dinlemek zorunda kalıyorsun.
Plajda kulak tıkacıyla kitap okumaya çalışan bir kadın
görürseniz o benim!
Aaa ne çok yazmışım! Fakat bitmedi, daha çok diyeceğim
var... Bu birincisi olsun, devam ederim...
Ay dayanamayıp bir şey daha ekleyeceğim!
Bu yazın en çok söylenen lafı: “Aynen öyle!”
Şöyle A’yı ve y’yi uzataraktan...
Bi’ tek ben mi gıcık oluyorum acaba? Dikkat edince alerji
yapıyor.
Ildır, 12 ağustos 2012