Erguvanların dili olsa...

Tam 17 yıldır aynı apartmanda oturuyorum. Lucy’ye hamileyken taşınmıştık. 
Evimi sevmemin çok nedeni var. Ama her bahar neden bu evden bir türlü taşınamadığımı daha iyi anlıyorum. Birisi salonumun, diğeri yatak odamın önünde iki tane erguvan ağacı var. Bunun değerini ancak İstanbul’da doğmuş ve 29 yaşına kadar İstanbul’da yaşamış bir kadın anlayabilir. O kadın ben olduğum için çok şanslıyım. 

Biz her sene Paskalya tatilinde İstanbul’a gideriz. Oradaki boğaz manzaralı erguvanlara merhaba deriz. Ben buna hep çok mutlu olurum. Ama, aklım her seferinde biraz Paris’te kalır, evimin önündeki erguvanları da özlerim. Çünkü biz döndüğümüzde mutlaka bir şiddetli yağmur yağmış ve çiçeklerin yarısını yere dökmüş olur. 

Bu sene değişik bir bahar var Paris’te. Bütün kış dallarında tomurcuklar taaa şubat ayından beri var, martta bütün çiçekler açtı bile. Bügün 10 nisan, bizim erguvanlar şimdiden dünya güzeli! Normalinden bir ay önce açtı çicekler.

Bu sene sadece küresel ısınma değil farklı olan. Bir virus bütün dünyayı ve yaşama şeklimizi değiştirdi. Ben bu blogda her şeyin sadece iyi tarafından bahsetmeye söz vermiştim. Okurken kaşları çatmak yerine yüzlerde minik bir gülümseme yaratmaktı amacım. O yüzden yaşadığımız bu garip sürecin sadece iyi taraflarından bahsedeceğim.

Öncelikle, şu virüse şöyle sıkı sıkı sarılıp, öpüp teşekkür edesim var. Oh be, sonunda “kimse vaktim yok” diyemeyecek. En başta ben! İşte yıllar sonra bloğuma iki kelime yazabildim. Yazacak zamanı ve huzuru bulabildim sonunda.

Canım erguvanlarım, 17 yıldır ilk defa size doya doya bakabildim. Keyif kahvemi ekranıma bakmak yerine size bakarak içmeyi seçebildim. Her sabah minicik değişiminizi fark edebildim.  

Ya siz kuşlar, sizden mutlusu yok. Her gün biraz daha yüksek sesle, daha gün doğmadan şakımaya başlıyorsunuz. Bazı komşular “Ama sabah 5.00 de çok erken!” diyor. Yok yok, hiç erken değil. Benim yavaş yavaş uyanmamı, sahip olduğum her şey için evrene daha uzun süre şükretmemi sağlıyor. Lütfen devam edin. 

Güzel erguvanların dallarındaki minik kuşlar ve güzel kızlarımla karantinada olmaktan çok mutluyum. Nedenlerini yazmaya devam edeceğim. 

Zaten bu aralar en sevdiğim bahar şarkısı gibiyim:
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum? 
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?
Tabi ki ben böyle olduğum için bahar! J


Paris, 10 nisan 2020 
(Koronavirüs günleri, karantinanın 25’inci günü)



Popular posts from this blog

Susarak anlaşmak…

Ildır'ın suçu ne?

Uslanma hiç hep deli kal!