Neden çocuklara yalan söylüyorsunuz?

Akşam sakin sakin Lucy’nin ödevini yaptırırken, Melanie ile Liza’nın odasından gittikçe yükselen tartışma sesleri gelmeye başladı.
Bir süre bekledim ama sesler çığlığa dönüşünce müdahele etmek zorunda kaldım.

Ayşe: N’oooluyooo???

Liza: Anneeee kutumdaki son dört çikolatamı da yemiş! Bana sormadan!

Mel: N’apiim, evde yoktu, soramadım. Üstelik ben ona hediye etmiştim o çikolataları, hem de kendi paramla almıştım.

Ayşe: Bir dakika, hediye ettikten sonra artık senin değil Liza’nın, sormadan yiyemezsin.

Liza: Bi defa yalan söylüyor. Noel hediyeleri ile beraber vermişti. Senin Noel’de birbirimize hediye almamız için verdiğin paradan aldı.

Mel : Hayır, o para bitmişti, ben cep harçlığımdan……..

Mélanie daha cümlesini tamamlayamadan Lucy kendini yatağın üstüne attı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı « Noel baba yok… Noel baba yooookkkkk. »

O anda üçümüze de dank etti. Lucy’nin orada olduğunu tamamen unutup pot kırmıştık! Noel babanın gökyüzünden kızağıyla gelip hediyeleri dağıttığına inanan Lucy’nin bütün hayalleri yıkılmıştı.
Uzun süre sakinleştiremedim küçüğümü…
«Demek okulda ‘Noel baba yok, hediyeleri anne-babalar alıyor’ diyen çocuklar haklıymış… » diye ağlamaya devam etti.

- Peki hani yalan söylemek çok kötü bir şeydi? Neden çocuklara yalan söylüyorsunuz o zaman?

- Bebeğim bu yalan sayılmaz. Çok güzel bir hikaye… Çocuklar bir süre hayal kursun, mutlu olun diye…

- Ama ben bu hikaye gerçek olsun istiyordum, Noel’in büyüsü kaçtı, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

- Olur, olur… Ben sana yine sürprizler hazırlarım.

- Peki küçük fare de yalan o zaman değil mi? Dişim düşünce yastığımın altına siz hediye koyuyordunuz, küçük fare getirmiyordu?

- Evet ama o da ne kadar güzel bir hikaye, dişin acısa bile seviniyordun hediye gelecek diye… Sabah sevinçle uyanıyordun…

- Anne… Büyümek o kadar da iyi bir şey değil galiba... Çocuk olmak daha eğlenceli.

- Bence de!

Sonra « Neden büyükler çocukları sevindirmek için yalan söyleyip, sonra onları daha çok üzüyorlar?» diyerek yeniden ağlama başladı…

Ne cevap verdiğimi şimdi tam hatırlamıyorum ama anlamsız bir şeyler geveledim galiba bu haklı soru karşısında...

- Peki sen de inanıyor muydun küçükken?

- Tabii inanıyordum. Üstelik şimdi de canımın istediği yalana inanıp, istediğim hayali de kuruyorum. En çok sevdiğim şey uyumadan önce hayal kurup, hayalimin rüyasını görmeye çalışmak.

- Ben de yapabilir miyim?

- Yapabilirsin tabii ki de!

Biraz rahatladı 6,5 yaşındaki bebeğim… En azından büyükler de hayal kurabiliyordu, o kadar da kötü değildi bu büyük olmak(!)

Uyumadan ona prensesli, beyaz atlı prensli hikayelerinden birini okurken, «anne peki beyaz atlı prens de mi yok?»  diye soracak diye ödüm patladı.
Ne cevap verirdim acaba? 
«O da masal gibi işte, bir vaaaarrr, bir yoookk… Bazısınınki geliyor, sonra gidiyor… Bazısınınki kalıyor… Bazısınınki hiç gelmiyor…
Karışık bu işler Lucy’ciğim en iyisi sen bir hayal kur ve uyu.» derdim herhalde J

Paris, 6/01/2011


Popular posts from this blog

Ildır'ın suçu ne?

Susarak anlaşmak…

Uslanma hiç hep deli kal!