Aşırı iletişimle kopukluk arasında...


En yakın arkadaşlarımdan biriyle karşılıklı konuşuyoruz. Daha doğrusu ben ona bir şeyler anlatıyorum, o beni dinlemiyor.
“Hımm…”, “Aaa öyle mi?”, “Hay Allah...” tarzında verdiği cevaplardan dinlemediği hemen anlaşılıyor. Elleri ve gözleri i-phone’unda…

İlerleyen saatlerde başka arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Onların da elinde birer i-phone, ya da blackberry, kimse birbirine 5 dakikadan fazla konsantre olamıyor, sürekli yeni gelen mesajlar kontrol ediliyor, arayanlara cevap veriliyor… Hiç bitmeyen bir haberleşme hâli... Ama orada olmayan insanlarla! Tam karşında oturanla iki kelime konuşamıyorsun, sürekli bölünüyor.

Diğer masalara bakıyorum, onlarda da aynı durum. Baş başa gelmiş çiftler bile karşılıklı oturup başkalarıyla konuşuyor ya da ilgileri telefonlarında. Gözlemlediklerim sırf ergenlik çağındaki gençlerde olsa yadırgamayacağım ama ben olgunluk çağındaki kişilerden bahsettiğim için garibime gidiyor. Bu manzaralar İstanbul’dan...
Fransa’da cep telefonunu masanın üzerine koyup arada gelen mesajları kontrol etmek, biriyle beraberken arayana uzun uzun cevap vermek (çok önemli olmadıkça) ayıp sayılıyor. Buna rağmen, acil görüşmeler için defalarca  bölünüyor konuşmalar...

Kilometrelerce uzakta olan kişilerle iletişimi bir iki saatliğine de olsa koparmamak adına karşımızdaki kişiyi, o anı kaçırmıyor muyuz aslında?

Bir tek dışarıda değil evlerde de konuşmalar azalıyor sanki... Herkes kendi köşesinde bütün dünya ile iletişim hâlinde, fakat yanı başındakilerden kopuk yaşıyor. Aynı evin içinde birbirimize e-mail ya da sms gönderdiğimiz bile oluyor.

Bu gelişen teknoloji özgürlüğümüzü de elimizden almıyor mu bazen? Her an, her yerde ulaşılabilir olmak istemiyoruz belki? Ne zaman ne yaptığımızı herkesin bilmesi şart mı?

Bize hizmet etmesi gereken teknolojinin esiri mi olmaya başladık?
Akıllı telefonumuz bizi aptala çevirdi! Yürürken bile mesaj yazıyor, etrafımıza bakamıyoruz. 
Bilgisayarımıza sevgilimizden daha fazla dokunuyor, herkese laf yetiştirirken onu ihmal ediyoruz.
Aşırı iletişimle kopukluk arasında gide gele, ne olacak bu halimiz bilmiyoruz?


Paris, 19/12/2010



Popular posts from this blog

Ildır'ın suçu ne?

Susarak anlaşmak…

Uslanma hiç hep deli kal!